Kayıtlar

Ocak, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Biz mi kazandık Ceple Kazan mı?

Geçtiğimiz günlerde sonuçları açıklanan ve katılan milyonlarca kişiyi hayal kırıklığına uğratan Ceple Kazan çekilişinde firma dünyanın parasını kazandı diyebiliriz. Türk halkının güvendiği isimleri reklamlarında oynatan firma, bu şekilde katılımın artmasını sağladı. Şimdi ise milyonlarca lira fatura ödeyen abonelerin suçlamaları ile karşı karşıya. Sonuç olarak firma hediye maliyetlerinin 400 katını cebine indirdi. İnsanlar kendi saflıklarının cezasını çekiyor Açık konuşmak gerekirse bu kampanyaya katılıp kazanamadığı için savcılığa suç duyurusunda bulunan, kazanamadığı için “Bu işte bi hile var.” diyen, kazanmadığı için “Dolandırıldık, kandırıldık.” açıklamaları yapanların hepsi kendi saflıklarının cezasını çekiyor. Birine bir hediye çıksaydı hemen döneklik yapardı Eğer bu insanlardan biri ev kazansaydı, emin olun ki Ceple Kazan firmasını yere göğe sığdıramazdı. Birine bir araba çıksaydı en güvendiği firma Ceple Kazan olurdu. Kimse sizi zorla bu çekilişe katılmak durumunda bırak

Ben de tasfiye ederim

Satın aldığı telefonu çok beğenen kullanıcıların, telefonları ile ilgili yazdıkları yorumların altına "Telefonu şiddetle tasfiye ederim." yazması beni hem üzüyor hem de sinirlendiriyor. Özellikle "tasfiye" kelimesi. Bu yanlışı yapanlara baktığımızda genellikle lise öğrencileri karşıma çıkıyor. Bilgisayar derslerine öğretmen olmadığı için geometri hocası giren lise öğrencileri... Facebook'ta, MSN'de ve SMS yazarken kısaltmalar kullanan, Türkçe karakterden kaçınan yeni nesil... Atatürk'ün "Öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır." sözü çok önemli ve çok doğru. Ortada şöyle bir durum var: Bir tarafta yeniliklere ve öğrenmeye açık, her gördüğünü doğru veya yanlış gözetmeksizin alan öğrenciler, diğer tarafta ise teknolojiden korkan, uzak duran, alışamayan öğretmenler. Durum böyle olunca yeni nesil kendi yolunu kendi çiziyor.

Bir sarhoş, bir selman ve bir hayat kadını

Saat gecenin ikisi üçü. Kimsenin olmadığı sokaklarda, şehir sanki bana kalmış gibi dolaşıyordum. Kaldırımın kenarından yürüyüp, mesajlarımı kontrol ederken aniden karşıma bir adam çıktı ve “ Kontörün var mı? ” diye sordu. Hiç düşünemeden, bir anda ağzımdan “ Var. ” kelimesi çıktı ve bu hikayenin devam etmesi için kapıyı araladı. Karşımdaki adam bizim evin yakınındaki kapalı otoparkın sahibiydi. Biraz yorgun ve sabırsız görünüyordu. Bana: “ Bi arkadaşımı arıyorum fakat kendisine ulaşamıyorum. Aradığımda açmamasını söylemiştim. Senin hattından arayabilir miyiz? ” dedi. Karşı tarafın açmamasının sebebini de hemen ekledi. Arama yaptığımızda, her aramada “dııııt” sesi yerine farklı bir şarkı çalıyor. Adam da arkadaşını arayıp bu şarkıları dinliyor. Telefonu açmamasını söylemiş, çünkü sabaha kadar onu arayıp sürekli şarkı dinleyecek. Önünde radyosu ve bilgisayarı olduğu halde. Aslında sadece bu bahaneden dolayı şüphelenmem gerekirdi ama o an bunu anlayamadım. Karşıdaki telefon, iki k