Bir sarhoş, bir selman ve bir hayat kadını

Saat gecenin ikisi üçü. Kimsenin olmadığı sokaklarda, şehir sanki bana kalmış gibi dolaşıyordum. Kaldırımın kenarından yürüyüp, mesajlarımı kontrol ederken aniden karşıma bir adam çıktı ve “Kontörün var mı?” diye sordu.

Hiç düşünemeden, bir anda ağzımdan “Var.” kelimesi çıktı ve bu hikayenin devam etmesi için kapıyı araladı. Karşımdaki adam bizim evin yakınındaki kapalı otoparkın sahibiydi. Biraz yorgun ve sabırsız görünüyordu. Bana:

Bi arkadaşımı arıyorum fakat kendisine ulaşamıyorum. Aradığımda açmamasını söylemiştim. Senin hattından arayabilir miyiz?” dedi. Karşı tarafın açmamasının sebebini de hemen ekledi. Arama yaptığımızda, her aramada “dııııt” sesi yerine farklı bir şarkı çalıyor. Adam da arkadaşını arayıp bu şarkıları dinliyor. Telefonu açmamasını söylemiş, çünkü sabaha kadar onu arayıp sürekli şarkı dinleyecek. Önünde radyosu ve bilgisayarı olduğu halde.

Aslında sadece bu bahaneden dolayı şüphelenmem gerekirdi ama o an bunu anlayamadım.

Karşıdaki telefon, iki kere uzun uzun aramama rağmen bana da telefonunu açmadı. Böyle olunca adama şöyle dedim: “Efendim, belli ki karşı taraf telefonu sessize almış. Ne kadar arasak arayalım zaten bizi duymayacak. En iyisi kısa mesaj göndermek. Belki saate felan bakmak için telefonu eline alır, mesajı okur ve sizi arar.

O an bu öneri adama da çok mantıklı geldi. Ben aynen şu şekilde bir mesaj yazdım:

İyi akşamlar beyefendi, bu saatte sizi rahatsız ettiğim için çok üzgünüm. Fakat otoparkçı Süleyman abi sizinle görüşmek istiyor. Müsait olduğunuz bir zamanda kendisini aramanızı istiyor. İyi geceler.

Bu mesaj üzerine sevinen otoparkçı Süleyman abi bana teşekkür etti. Evime gitmek için kendisine selam verdim ve yola çıktım. Arkamdan hemen seslendi: “Selman!”

+ Efendim abi
- Bir şeye ihtiyacın var mı?
+ Yok abi sağol.
- Tamam o zaman hadi görüşürüz.
+ Peki abi iyi geceler, görüşürüz.

Şimdi bu sahneyi fazla uzatmayalım fakat şu yukarıya yazdığım 6 satırlık konuşma tam 6 kere tekrar etti. Gitmek için her kafamı çevirdiğimde, “Selman!” diyerek beni durdurdu ve tekrar tekrar bir şeye ihtiyacım olup olmadığını sordu. Artık en sonunda bunda bir hayır vardır diyerek “Var abi.” dedim.

"Nedir derdin selman?" diye sorduğunda gerçekten aklımda söylemekte karar verdiğim bir cevap yoktu. O an benim için önemli olan iki problem vardı. Biri okul, diğeri de Facebooktaki ilişki durumum. İstemeyerek de olsa “Okulda bir problemim var.” diyerek Süleyman abinin yanına geri döndüm ve beni kulübenin içine davet etti.

İçeriye girdiğimde, bu gecenin uzun olacağını anlatan bira şişeleriyle karşılaştım. Süleyman abi sarhoştu ve artık kendini kaybetme noktasına gelmek üzereydi. Benden okuldaki problemimi anlatmamı istedi. Uzun uzun konuştuk ve tanıdığı dekanlar aracılığı ile bana yardımcı olacağını söyledi.

Yaklaşık bir saat kadar onunla oturdum. Bu süre içerisinde ara ara yine karşı numarayı aradım ve mesaj gönderdim:

İyi geceler efendim, tekrar rahatsız ettiğim için çok üzgünüm. Süleyman abi sizinle acil olarak görüşmek istiyor. Bu yüzden lütfen telefonunuzu açınız. İyi geceler.

Bu mesajı da attıktan sonra kalkmak için izin istedim ve Süleyman abi ile vedalaştım. Kapıya çıktık. Bana çok teşekkür etti. Bu numarayı bu kadar ısrarla aramasını merak etmiştim ve gider ayak sordum:

“Ya süleyman abi, sen neden bu numarayı arayıp duruyorsun, ne isteyeceksin bu adamdan?”

Ve işte bu olayı her hatırladığımda o attığım nazik mesajların aklıma gelip, beni güldüren harika cevap:

“:) ne adamı? O aradığın kadındı, hayat kadını. Açsaydı buraya gelmesini söyleyecektim.”

Not:Bu olaydan sonra bir hafta boyunca tanımadığım numaraları açmadım. Ertesi gün iki farklı numara beni defalarca aradı. Çok şükür başıma bir bela gelmeden olayı atlattım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Apple iPod Shuffle 3. nesil kullanımı

"Kosla Oxi Action Vanish Max" fazla oluyor

Arif Sinan ünlü mü ünsüz mü?