Evladım nereye gidiyorsun?

“Yarım kalmış oyunları ben bitiririm.”

Üniversite hayatımın ilk yılları öğrenci denilen kavramı anlamak ile geçtiğinden dolayı arkadaşlarımla birebir iletişim kurmaz onları uzaktan takip ederdim. Sınıfta kimseyle konuşmaz, kimseye sıkıntılarımı ve sevinçlerimi anlatmazdım. Bu yüzden derslerle ile ilgili bir gelişme olduğunda en son ben duyardım.

İlk üç sene birinci sınıfı tekrarladığımdan artık okulda gördüğüm herkesi tanıyordum. Tek karıştırdığım şey hangileri ile şuan aynı dersleri aldığımdı. Sınav haftası benim için hep problemli geçerdi. Kimseden not isteyemezdim. Kimseden geçmiş yıllara ait sınav sorularını alamazdım. Sınav günü hangi sınıfta sınava gireceğimiz yarım saat önceden belli olur ve hoca panoya asardı. Buna göre herkes bir yerlere dağılırdı. Panonun önleri çok kalabalık olduğundan oraya gitmek yerine uzaktan izlemeyi tercih ederdim.

Bir gün İngilizce sınavına girecektik. Sınav saat 11:00’deydi. Okula geldim ve panonun yakınında beklemeye başladım. Kısa süre içerisinde her yer doldu taştı. Biraz uzaklaştım ve uzaktan izlemeye devam ettim. Kalabalığın içerisindeki herkesi tanıyordum. Hoca kağıdı panoya astığında gidip nerede gireceğime bile bakmadan kalabalığı takip ettim ve bir sınıfa girdim.

Sınav soruları dağıtıldı. Klasik bir yazılı olacağını söylemesine karşın hoca test sormuştu. 15 dakika geçti ve ben soruları biraz zorlansam da çözmeye devam ediyordum. İmza kağıdı geldi ve imzamı attım. Sınıfta kimlerin olduğuna bakmak için diğer isimlere bir göz gezdirdim. Ama listede hiç tanıdık isimler yoktu. O an biraz telaşlandım. Sonra sorulara döndüm ve konulara baktım. Aslında bu konuları hoca anlatmamıştı. Arkama dönüp çocuğa “Sen hangi bölümdesin?” diye sordum. Bunu yaptığımda sınavın bitmesine sadece 20 dakika kalmıştı.

Çocuk bana “İngiliz Dil Edebiyatı” deyince 82.000 kişilik kapasiteye sahip büyük bir statta gol olmuş gibi şimşekler başımda çaktı ve ben birden lastiği gevşemiş don gibi yere düştüm. Hemen kalemimi ve silgimi aldım ve cebime koydum. Plan hazırdı, hocanın gözünün içine baka baka sınıftan koşarak kaçacaktım. Ayağa kalktım ve hocanın “Hop hop evladım nereye” sesleri altında koşarak kaçtım ve binayı terk ettim.

Aşağıya inip panoya baktığımda sınavın 11:00’de değil, 13:00’de olduğu yazıyordu. 11 ile 13’ü hep karıştırırım :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Apple iPod Shuffle 3. nesil kullanımı

"Kosla Oxi Action Vanish Max" fazla oluyor

Arif Sinan ünlü mü ünsüz mü?