İngilizlerin dediğini yaptık


Tarih derslerinde bize öğretilen kahramanların aslında bir hayal kahramanı olduğunu anlamaya başlayınca, kendi kendimize hep şu soruyu sorduk: "Almanya ve Japonya gibi dünya savaşlarında yerle bir olmuş ülkeler nasıl oldu da kısa bir süre içerisinde dünya devi oldu da, Türkiye yıllardır hâlâ geri kalmış yada gelişmekte olan ülkeler arasında yer alıyor?"

Bu sorunun cevabını, Cumhuriyetin ilanından sonra yaşanan gelişmelere bakarak verebiliriz.

Harf devrimi
1 Kasım 1928 yılında kabul edilen Harf Devrimi, Türkiye'nin geri kalmasına neden olan sebeplerin başında gelmektedir. Batı kültürüne duyulan hayranlık ve Avrupa'nın üstünlüğüne olan inanç, 600 yıl boyunca dünyayı yönetmiş Osmanlı Devletinin kullandığı alfabenin yetersiz olduğunu savunuyordu. Savaştan yeni çıkmış, yetişkin sayısı ve iş gücü çok düşük olan Türkiye Cumhuriyetinde yapılan harf devrimi ile mevcut okur-yazarların tamamı bir gecede cahil konumuna düşmüşlerdir.

Yarın tüm yazılar Çince olsa
Durumu daha iyi analiz etmek için şunu düşünün: mesela yarından itibaren ülkemizde kullanılacak olan dilin Çince olduğunu düşünün. Yarınki tüm gazeteler ne anlama geldiğini bilmediğimiz çince harflerle basılmış olacak. Televizyon ve radyolarda çince haberler ve programlar yapılacak. Tüm kitaplar, tüm dergiler, internet siteleri, teknoloji ürünleri, kullanım kılavuzları yani kısacası aklınıza gelebilecek her yazının Çince olduğunu düşünün.

İşte 1928 yılında 13,5 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti, batıya hayranlıklarından ve atalarından utananlar yüzünden bir gece içerisinde cahil duruma düşmüşlerdir. Etrafında gördüklerini okuyamayan, çıkan kanunları, haberleri, duyuruları anlayamayan insanlar, bu harflerin ne olduğunu öğrenmeye çalışırken ülkenin ve insanların geri kalmasına neden olacak diğer adımlar hızla atılıyordu.

İngilizlerin dediği yapıldı
İngiltere Sömürgeden Sorumlu Devlet Bakanı Gladiston fikir ve yol gösterme açısından devrimcilere şöyle seslendi: "Bu Kuran müslümanların elinden almadıkça onları yenemeyeceğiz. Ne kadar uğraşırsak uğraşalım bu Kuranı onların ellerinden de alamıyoruz. Madem öyle onları öyle bir hale getireceğiz ki Kuranı okuyacaklar fakat manasını anlamayacaklar."

Kuran-ı anlamaz hale nasıl geldik?
Bunu sağlayabilmek için öncelikle insanların imanlarını tazelediği tekkeler kapatıldı. Tekkeler müslümanların haftanın belli günleri sohbet dinlemek için gittikleri mekanlardı. İnsanlar burada Allah'a olan imanlarını sağlamlaştırıyor, hata ve yanlışa düşme ihtimallerini azaltıyor, İslam ile ilgili şüpheye düştükleri konuları çözüyorlardı.

Kuran ve Ezan Türkçeleştirildi
Harf devriminin yeni olması ile cahil durumuna düşen milyonlarca kişi, vatanın düşman işgalinden kurtarılması sonucu Allah'a şükrediyor ve iman gücüyle savaşarak düşmanlardan temizlediği vatanını iman gücüyle korumaya devam ediyordu. Tabi bu durum birilerini rahatsız etmişti. İnsanların Allah'ın arapça gönderdiği Kuran-ı okuması ve ezanı dinlemesi onların amaçlarına tersti. Bu yüzden bugüne kadar hiç bir zalimin yapmadığı vahşette bir karar alınarak İslam dinine müdahele edildi.

Böylelikle Tanrı uludur sesleri yükselen camilere ne cemaat gitti, ne de o ezanı okumak için müezzinler.

Tabi bu devrim adındaki zulümler, Allah Allah sesleri ile tüm dünyayı inleten müslüman Türklere yetmezdi. Kur'an ve ezandan sonra sıra din adamlarına geldi. O dönemde anlaşmalı din adamları ile fuhuş, isyan, terör örgütü gibi suçlara karışıyordu. İnsanların, geçmişte ders aldıkları, huzur buldukları islam alimlerine karşı bakışını değiştirmek için yıllarca gazete ve televizyonlarda amaçlı yayınlar yapıldı. Eski-yeni tüm Türk filmlerinde "imam" veya "hoca" denilen karakter ya "kadına çok düşkündür" ya "cimridir" ya "yobazdır" ya da "teröristtir." İşin garip olan tarafı bu yayınlar %99'u müslüman olduğu söylenen bir ülkede yapılmaktadır ve kimsede buna itiraz etmemektedir.

Bu kirli oyunlar geçmişte olduğu gibi günümüzde de kirli eller tarafından oynanmaktadır.

Şimdi ingiliz asilzadenin dediği oldu mu diye düşünelim biraz
Kitabımızı okuduğumuzda anlamamamız gerekiyordu. Bunu dilimizi değiştirerek başardılar. İmanımızın zayıflaması gerekiyordu, bunu da amaçlı yayınlar yaparak başardılar. Şimdi tekkelerde dinini öğrenmesi gereken insanlarımız yerine kahvelerde gençlerle birlikte okey çeviren dedelerimiz, akşam işten dönen kocasına yemek yapmaya vakit bulamayan fakat facebookta saatlerce dolaşan annelerimiz, dinden, namazdan ve Kurandan haberi olmayan çocuklarımız var.

Bilinçli müslümanların sayısı az ve etkinliği zayıf olduğundan dolayı, bu ülkenin insanları yıllarca başörtüsü ve irticai terör gibi konularla oyalanmış ve düşünen, geliştiren, yapan olamamıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Apple iPod Shuffle 3. nesil kullanımı

"Kosla Oxi Action Vanish Max" fazla oluyor

Arif Sinan ünlü mü ünsüz mü?