Kayıtlar

Aralık, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Killer Driver Pro Evolution

Resim
Harika görsel efektlere sahip, çok eğlenceli bir oyun. Oyunda şehirde yer alan dükkanları soyup, sahiplerini öldürerek polisten kaçmaya çalışıyorsunuz. İzinizi kaybettirip başka dükkanları soymalısınız. Çünkü benzin almalı ve arabanızı tamir ettirmeli ve bakım yaptırmalısınız. Sizinle birlikte polislerde gelişiyor. Bunun için arabanızı da değiştirmelisiniz. Araba da çalabiliyorsunuz. Modifiye ederek çaldığınız arabaları hızlandırabiliyorsunuz. Çok yakında Türkiye'de de tamamı Türkçe olarak satışa çıkacak olan oyun, araba yarışı oyunlarını sevenlere farklı bir heyecan verecek.

Artık ben de Şarkgülü Kırtasiye dostuyum

Resim
Yazmayı çok sevdiğimden mi bilmiyorum ama ben kalemimi çok seviyorum. Onu elime aldığımda bana bir özgüven geliyor ve kalemi bir güç olarak görüyorum. Her zaman beyaz renkli kalemleri tercih ederim. Beyaz beni rahatlatıyor. Bugüne kadar kalem ve silgiye verdiğim paralarla GAP projesi tamamlanabilir veya İstanbul Boğazına 3. köprü yapılabilirdi. Nasıl olduğunu bilmiyorum ama kalemimi ve silgimi 1-2 ay içerisinde kaybediyorum. Sürekli uç kırıyor Yine 2 hafta önce tasarımı hoşuma gittiği için Magnum markalı bir kalem aldım. İçinde uç olmadığı için kalemin sağlam olup olmadığını deneme fırsatım olmadı. Eve gelip yazmaya başladığımda sürekli uç kırdığını ve takılma yaptığını gördüm. Geri götürecektim ama üzerindeki barkodu çıkardığım için biraz çekindim. 1 hafta kullandım fakat gerçekten hayatımın en zor güleriydi. Yeniden bir kalem alabilirdim fakat... Artık aldığım yere de iade edemezdim. Neredeyse 2 hafta olmuştu. Yeniden bir kalem alabilirdim fakat bunu yapmadım. Çünkü ortada bir sorun

Hakkımda yazısı hakkında

Kendim yazdım ama her okuduğumda nedense çok hoşuma gidiyor. Acaba insanlara göstermek istediğim Selman mı bu, olmak istediğim Selman mı, yoksa gerçekteki Selman mı? Sen kimsin Selman? yazısı güncellendi.

Ne kadar yalnızım?

Resim
Hep cevabını aradığım bir soruydu bu. Yalnızlığın büyüklüğü kalabalıkla ölçülür. Etrafınızda ne kadar büyük bir kalabalık varsa, siz o kadar çok yalnızsınız. İletişim yolları arttıkça daha az iletişim kuruyoruz Yıllar öncesinde sadece mektuplaşma vardı. Şimdi ise en uzak arkadaşıma ulaşabileceğim yollar: Cep telefonu, e-posta adresi, Sosyal ağ hesabı. Ve bunlar sürekli elimin altında olan, anında ulaşabileceğim yollar. Fakat ben çoğunu özel günlerde dahil arayıp sormuyorum. İnsan neden yalnız kalıyor? Bu soruyu sorduğum bir çok kişi “Kimse beni anlamıyor.” demişti. Fakat ben cevabın bu olmadığını düşünüyorum. Etrafımızdaki insanların bizi anlamasını beklemekten önce, bizim kendimizi anlamamız gerekli. Biz daha kendimizi anlayamadık. Bu yüzden bu durum insanı yalnızlığa itiyor.

İnsanlar sizi desteklediler değil mi?

Yapmak istenen şey üzüm yemek mi yoksa bağcıyı dövmek mi hepsi anlaşıldı. Bir gün öncesinden “Demoktarik bir ülkede yaşıyoruz, grev bizim yasal hakkımız.” diyerek üzüm yemek istediklerini söyleyen memurların büyükbaşları, grev günü “Yasal hakkını kullanıp grev yapmak istemeyen” arkadaşları ile kavga edince asıl amaçlarının bağcıyı dövüp olay çıkarmak olduğu anlaşıldı. O gün ben evden dışarıya hiç çıkmadım. Bu yüzden karşılaştığım bir problem de olmadı. Şimdi grev yapanlara sormak istiyorum: Madem grev yapıyorsunuz o halde neden işe geldiniz? Adam grev yapıyor. Madem grevdesin ya çık sokağa bağır, yada git evinde otur. İşe niye geliyorsun be adam. Madem işe geldin niye çalışmak isteyen arkadaşlarını engelliyorsun. Kendine tanıdığın hakkı neden birlikte çalıştığın arkadaşına tanımıyorsun. Alkış aldınız mı? Arkadaşlarının ellerini tutanlar, araçlardan indirenler, bağıranlar, peşinden koşanlar. Bunlar sanki memur değil, okul bahçesinde yerden yüksek oynayan ilkokul çocukları. Bayram öncesi

34 DR 6872 – Demek Sağlık Müdürlüğü demek yetiyor

Öğrenmenin yaşı yok diye bunun için demişler sanırım. Anayasa karşısında insanlar eşit olsada günlük yaşamda insanlar eşit değil. İşte buna bir örnek hastane bahçesinde yaşandı. Yukarıda plakası yazılı olan araç, ambulans ve hasta nakil araçlarına ayrılan özel bölüme parketti. Tabiki burası hastanenin kapısına en yakın nokta. Eşekler gibi Beyefendi arabasını 50 metre ilerideki otoparka bırakamazdı. Çünkü onun üzerinde yılbaşında marketlerde satılan hindilerin üzerine yapıştırılan etiketlerden vardı. Arabayı özel alana parkedince güvenlik görevlilerinden biri hızlıca oraya geldi. Beyefendimiz sanki eşekmiş gibi hep aynı şeyi sayıklıyordu: Sağlık Müdürlüğü Hastane değil, sanki otel Güvenlik görevlisi oraya araba park edemeyeceğini ve o bölgenin ambulanslara ait olduğunu söyleyemedi. Çünkü lafa başlayamadan Beyefendimiz sürekli Sağlık Müdürlüğü diye sayıklıyordu. Araçtan anne ve babasını indiren Beyefendimiz, sanki tatil yaptığı otelin bahçesine araba parketmiş gibi sallana sallana içeriy