Bekleyememe hastalığım

Pazartesi günü yapılan dersi, büyük bölümünü yine kendi reklamlarını zorla izlettirerek bitiren analizci herkese yarınki dersin kaçta olduğunu sordu. Hep bir ağızdan 5'te diyenlere, "hayır, yarınki dersimiz 4'de, ben yarın 4'de burada olacağım dedi. Şimdiye kadar zamanında geldiğini görmediğimiz için yine yarınki dersin geç başlayacağından emindik. Neyse, salı günü 4'de okuldaydım. Beklemeye başladık. 4,5 - 5 derken, saat 5'i 20 geçe hoca hızla içeri girdi ve hiçbir şey olmamış gibi derse başladı. Artık birilerinin kalkıp buna insanlığın vazifelerini öğretmesinin zamanı gelmişti. Geç geldiği için özür dilemesi gerektiğini bilmeliydi. Dün verdiği sözü tutmalıydı. Sadece bir kere yapsa affedilebilir. ama her hafta aynı şey. Sürekli 4'de diyerek en az bir saat geç geliyordu. Siperden kafamı kaldırıp acaba bu dersi kim verebilir diye sınıfı kontrol ettim. Ama herkes hocanın elinde bulunan "hocaya karşı gelirsem ve hoca da beni bırakırsa" füzesinden etkilenmiş perişan bir haldeydi. Ders bitiminde bu görevi benden başkasının yapamayacağını anladım ve hocayla birlikte odasına doğru yola çıktık. İşte merdivenlerden odasına kadar konuşma anı:

- Ben: Hocam, şu derse geliş gidiş saatlerinizi bir ayarlasak, böyle olmuyor.
İlk girişim bu şekilde oldu. Cümlemi tamamlayınca ben bile çok şaşırdım. Çünkü sonu iyi olmayacak bir başlangıç yapmıştım.
Hoca şaşırarak:

- Hoca: Ne oldu ki ben normal gelip gidiyorum.
- Ben: Olur mu hocam bugün tam 1,5 saat geç geldiniz.
- Hoca: Ne diyorsun sen, ben geç gelmedim. Resmi olarak 5'te başlama gerekiyor bende 5'e 5 kala dersteydim.
Derse geliş saatinde bir haksızlık yapacağını bildiğim için hocanın derse girdiği anda saatimi kontrol ettim. Tam 17:20'idi.

- Ben: Hayır hocam ben siz geldiğinizde saatime baktım. Tam 17:20'ydi.
- Hoca: Sen ne diyorsun yalancı herif. Kim ki bu ya. Bak oğlum yalan söyleme ben 5'e 5 kala geldim.
- Ben: Hayır ben saatime baktım, 17:20'ydi. Hem tamam benim saatim yanlış olsun. Siz 5'e 5 kala geldiniz. Peki siz dün ne söylemiştiniz. Saat 4'de geleceğinizi söylediniz. Neden gelmediniz?
İşte neden gelmediniz cümlesi 2. şok cümlesiydi.
- Hoca: Ya sen yalancısın. Sen kimsin? Oğlum önce dürüst ol. (Yanındakilere dönerek) Alın bunu buradan, alın çabuk.
- Ben: Benimle düzgün konuşun. Ben sizinle anlaşmaya çalışıyorum. Dün 4'de geleceğim dediniz niye gelmediniz?
- Hoca: (Eliyle beni ittirerek) Allah Allah, şu işe bak, bana hesap soruyor. Sen kimsin ki? (Yanına yaklaşan hocanın koluna girerek) Hocam şuna bakın bana hesap soruyor dedi.

Yanımızda bizim sınıftan 5-6 kişi vardı. İkimizde birbirimize bağırıyorduk. Hoca belki hocalık tarihinde hiç kimsenin cesaret edemediği bir şeyle karşılaşmıştı. Sınıftaki arkadaşlarım ise, sessiz, sakin, zararsız olan Selman'ı ilk defa böyle görmenin şaşkınlığını yaşıyorlardı. Hoca odasına girdikten sonra tanımadığım biri yanıma gelerek: "Sen hasta mısın? Artık bu okul bitmez" diye uyardı. Ben aldırmadım. Hoca haklı olduğumu bildiği için odasına kaçtı. Çünkü her konuda hazırlıklıydım. Söylediklerine sert bir şekilde cevap verdim. Bunu beklemiyordu. Ara bitti ve derse tekrar geldi. Herkesi yerden yere vurmayı seven, kendisini fil dişi kulelerde sanan hoca nedense bu konudan hiç bahsetmedi. İşte o 5-6 kişi 5-6 kişiye anlata anlata şöhretim bütün bölümü sardı. Analiz dersinin ilk sınavında 20 aldım. En düşük notu ben aldım. Finalde de beni bıraktı. Ama hiç pişman değilim. Bekleyememe hastalığı böyle bir şey işte. Fena bir şey. İyileşmek için çalışıyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Apple iPod Shuffle 3. nesil kullanımı

"Kosla Oxi Action Vanish Max" fazla oluyor

Arif Sinan ünlü mü ünsüz mü?