Kayıtlar

İnsanlar medeniyete gitse olmuyor mu?

Bu sabah Fox TV’de yayınlanan ve Fatih Portakal'ın sunduğu Çalar Saat programını izledim. İzleyicilerden biri Konya’nın bir yaylasında bulunan 20 haneli bir köyün videosunu çekmiş ve burada elektirik, su ve telefonun olmadığından, köylerine yol yapılmadğından şikayetçi olmuş. İnsanın olduğu her yere medeniyet götürmek?? Bu duruma Fatih Portakal’ın tepkisi şöyle oldu: “ Şimdi 20 haneli köye yol, su, elektrik götürülür mü be kardeşim diyebilirsiniz. Fakat insanın olduğu her yere medeniyet götürülmeli. ” İnsanlar medeniyete gelse olmuyor mu? Sadece yaz aylarında yaylaya gelen toplam 40 kişi için o bölgeye bu kadar yatırım yapılması mantıklı mı? Konya Ereğli ilçesine bi baksınlar bakalım altyapısı tamam mı? İlkokul ve lise binaları nasıl? Gelen şikayetlerin mantıklı olarak değerlendirilmesi gerekli. Henüz ilçedeki sorunlar tam anlamıyla çözülmemişken bu vatandaşın köyümüzde yol yok demesi çok saçma. (24.02.2011)

Keşke herkes onun gibi olsa

Belki de önce dekont olayından bahsetmem gerekiyordu ama bunu daha öncesinde anlatmak istedim. Dekont işini çözmek için 7. senemin sonunda sözleşmemin tek taraflı fesh edildiği okuluma yeniden gittim. Yakın bir zamanda adı kötü bir olaya karıştığı için içeri girişlerde kimlik göstermek zorunluydu. Eğer öğrenci kimliğiniz yoksa kapıda bi 10 dakika bekleyip kayıt olmanız gerekiyordu. Eğer hem okulun öğrencisiyseniz ve hem öğrenci kimliğinizle birlikte normal kimliğinizde yanınızda yoksa ve eğer adınız Ahmet Selman değilse içeri girmeniz biraz sıkıntılı oluyordu :) Bu kez yanımda normal kimliğim vardı fakat öğrenci kimliğim yoktu. Kontrol görevlisine kimliğimin yanımda olmadığını söyledim. “ Evde mi unuttun? ” diye sordu. “ Evet ” dedim. Sonuçta eski kimliğim yanımda olsaydı onu gösterecektim ve gerçekten de onu evde unutmuştum. Kayıt işlemleri için diğer görevlilerin yanına gitmemi istedi. Ona kayıt olmaya geldiğimi, isterse başka bir okulun kimliğini gösterebileceğimi söyledim.

Sanma unutulur kalp ağrısı zamanla

Resim
Sanma unutulur, kalp ağrısı zamanla, Herşeyi unutarak, yaşanır sanma. Neydi bir arada, tutan şey ikimizi Birleştiren neydi ellerimizi Bırak bana anlatma imkansız sevgimizi Sevmek bir çok şeyi göze almaktı. Aşk hastalığının belirtileri de tedavisi de diğer hastalıklardan ayrıdır. Zamanında bütün insanlığı tehtit eden, dermansız denilen çoğu hastalığın tedavisi bulunmuştur. Sonra yeni hastalıklar türemiştir. Onlarında çaresi bulunmuştur. Şimdi de tedavisi olmayan hastalıklar var. Ve bunlara da gelecek yıllarda bir çare bulunacak. Aşkın nasıl başladığını açıklayamadıkça ona bir tedavi yöntemi bulamayacağız. Genç bir kalbe, gördükleri karşısında tıkanan damarları için by-pass yapamazsınız. Bazen insan bu durumu anlatmaktan çok, sessizce içinde yaşamak ister. Çünkü zaten içinde volkanlar patlamaktadır, dengesi bozulmuştur ve sürekli sallanmaktadır. Karanlık ve sessiz bir yer arar. Başını yastığının altına gizleyip uzanmak ister. Artık dünyanın en mantıklı profösörlerini de ge

En cüzel çay

Resim
Kütahya'ya aylar sonra tekrar gidip, eski arkadaşlarımın beni bıraktıkları yerde beklediğini görmek beni o güzel günlere tekrar götürdü. Benim için gece ve gündüz kavramı yoktu. Canım ne istediyse onlarla birlikte yaptım. Çok güldüm ve karşılığında çok da ağladım. Bize 3 çay getirin Servisten indiğimde hep birlikte bir kafeye girdik. Saat gece 3 gibiydi. Herkesin anlatacağı şeyler vardı ama haberler bende olduğu için hep ben konuşuyordum. Kendime bir dürüm ve temel ihtiyaç maddem olan çay istedim. Servis elemanı çayı yeni demlediğini ve 5 dakika beklememi söyledi. Genelde çayların bu gibi yerlerde kötü yapıldığını biliriz. Burada da aynı şeyle karşılaşacağımı sandığım için yeni çay yapılması beni heyecanlandırmadı. Bize 3 çay daha getiriniz Büyük bardakta 3 bardak çay geldi.Dürümlerle birlikte bu çayı içtik. Fakat çayda inanılmaz bir güzellik vardı. Servis elemanından üç tane daha çay getirmesini istedim. Gülen bir yüzle tabi efendim dedi ve hemen 3 tane büyük çay daha geti

Biz mi kazandık Ceple Kazan mı?

Geçtiğimiz günlerde sonuçları açıklanan ve katılan milyonlarca kişiyi hayal kırıklığına uğratan Ceple Kazan çekilişinde firma dünyanın parasını kazandı diyebiliriz. Türk halkının güvendiği isimleri reklamlarında oynatan firma, bu şekilde katılımın artmasını sağladı. Şimdi ise milyonlarca lira fatura ödeyen abonelerin suçlamaları ile karşı karşıya. Sonuç olarak firma hediye maliyetlerinin 400 katını cebine indirdi. İnsanlar kendi saflıklarının cezasını çekiyor Açık konuşmak gerekirse bu kampanyaya katılıp kazanamadığı için savcılığa suç duyurusunda bulunan, kazanamadığı için “Bu işte bi hile var.” diyen, kazanmadığı için “Dolandırıldık, kandırıldık.” açıklamaları yapanların hepsi kendi saflıklarının cezasını çekiyor. Birine bir hediye çıksaydı hemen döneklik yapardı Eğer bu insanlardan biri ev kazansaydı, emin olun ki Ceple Kazan firmasını yere göğe sığdıramazdı. Birine bir araba çıksaydı en güvendiği firma Ceple Kazan olurdu. Kimse sizi zorla bu çekilişe katılmak durumunda bırak

Ben de tasfiye ederim

Satın aldığı telefonu çok beğenen kullanıcıların, telefonları ile ilgili yazdıkları yorumların altına "Telefonu şiddetle tasfiye ederim." yazması beni hem üzüyor hem de sinirlendiriyor. Özellikle "tasfiye" kelimesi. Bu yanlışı yapanlara baktığımızda genellikle lise öğrencileri karşıma çıkıyor. Bilgisayar derslerine öğretmen olmadığı için geometri hocası giren lise öğrencileri... Facebook'ta, MSN'de ve SMS yazarken kısaltmalar kullanan, Türkçe karakterden kaçınan yeni nesil... Atatürk'ün "Öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır." sözü çok önemli ve çok doğru. Ortada şöyle bir durum var: Bir tarafta yeniliklere ve öğrenmeye açık, her gördüğünü doğru veya yanlış gözetmeksizin alan öğrenciler, diğer tarafta ise teknolojiden korkan, uzak duran, alışamayan öğretmenler. Durum böyle olunca yeni nesil kendi yolunu kendi çiziyor.

Bir sarhoş, bir selman ve bir hayat kadını

Saat gecenin ikisi üçü. Kimsenin olmadığı sokaklarda, şehir sanki bana kalmış gibi dolaşıyordum. Kaldırımın kenarından yürüyüp, mesajlarımı kontrol ederken aniden karşıma bir adam çıktı ve “ Kontörün var mı? ” diye sordu. Hiç düşünemeden, bir anda ağzımdan “ Var. ” kelimesi çıktı ve bu hikayenin devam etmesi için kapıyı araladı. Karşımdaki adam bizim evin yakınındaki kapalı otoparkın sahibiydi. Biraz yorgun ve sabırsız görünüyordu. Bana: “ Bi arkadaşımı arıyorum fakat kendisine ulaşamıyorum. Aradığımda açmamasını söylemiştim. Senin hattından arayabilir miyiz? ” dedi. Karşı tarafın açmamasının sebebini de hemen ekledi. Arama yaptığımızda, her aramada “dııııt” sesi yerine farklı bir şarkı çalıyor. Adam da arkadaşını arayıp bu şarkıları dinliyor. Telefonu açmamasını söylemiş, çünkü sabaha kadar onu arayıp sürekli şarkı dinleyecek. Önünde radyosu ve bilgisayarı olduğu halde. Aslında sadece bu bahaneden dolayı şüphelenmem gerekirdi ama o an bunu anlayamadım. Karşıdaki telefon, iki k