Kayıtlar

Haziran, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Minibüs şoförü ararsa yok deyin

Gençliğine güvenme yıllar alıp gidecek, Dünyada ikimize hatıralar yetecek Bir gün bıkar gidersen, yakanda olur elim Eğer beni dinlersen, üstüme düşme benim. Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi şarkıların çaldığı minibüslerden birine binmiştim. O sıralar piyasaya Nokia N95 yeni çıkmış ve “fırtınalar koparsa kopsun sürüklesin ikimizi.” şarkısındaki gibi estiriyordu fırtınaları. Herkes bu kutsal telefona elini yüzünü sürmek, duasını almak için satış mağazalarının önünde, 17 şeritli uzun kuyruklar oluşturuyor, fakat yol çalışmaları nedeniyle içeriye giriş tek şeride düştüğünden telefonu görebilmek için saatlerce beklemek zorunda kalıyorlardı. Kimileri “Allah’ım bu telefondan bana da nasip eyle.” diyerek dua ediyor, kimileri uykusundan uyanıp N95 diye bağırıyor, kriz geçiriyor ve elindeki renksiz ekran telefonun tuş kilidini kaldırıp ağlıyordu. İşte böyle bir ortamda minibüs şoförü kendisine N95 almış, N95’im olsun, 2000 TL borcum olsun diyerek gaza basıyordu Müslüm Gürses şarkıları eşliğind

Yumruğumu şişman adamın karın boşluğuna indirdim

Resim
Dün kartalı yuvasında ziyaret etmek için Beşiktaş’a geçtim. Motorumuz bir az küçük ve denizimiz biraz dalgalıydı. Ayakta beklememek için üst katta en arkada birinin yanına sıkıştım. Boğazın ortasına geldiğimizde motor iyice sallanmaya başlamıştı.Kendimi lunaparkta gibi hissetmiştim. Hatta bir ara “Oleyyy.” diye haykırmak bile geldi içimden. Ama hemen geri gitti. Motor kalabalık olduğundan ve arkada oturduğumdan önceden kalkıp çıkışa yönelmek daha mantıklı olacak diye düşündüm. İşte her şey bu mantıklı karardan sonra başladı. Birkaç adım atamadan sağdaki şişman adamın karın boşluğuna yumruğu indirdim. Oradan doğrulup arkamda kalan hanımefendiye vurmamak için yanındaki adamın bacaklarını kırdım. Sağlı sollu herkes elimden tutuyor, bana destek oluyorlardı. Ben de arkama aldığım bu güç ile çıkış merdivenine kadar 4-5 kişinin ağzını burnunu dağıttım. Merdivenlere geldiğimde hâlâ ayakta duramıyor, tutunduğum halde sağa sola çarpıyordum. Sağımda kaptan (kulübesi) vardı. Kaptan bana “Otur, y

Hayat rüyanın sonunda

Özür dilemek anlamsız geliyor bazen. Bir insanın kalbini kırdıktan sonra bunu yapmak çok anlamsız yada değersiz. Yolda giderken birine çarpsanız ve ondan özür dileseniz, sizi affedebilir. Ama kalp kırmak bu kadar küçük bir olay değil. Çok kırıldığım zamanlar oldu. Çok insanın da kalbini kırdım. Özür diledim elbetteki. Ama sadece karşımdaki insanın gönlünün olması için. Onlarca kez özür dilerim derken, bunun karşımdaki insanda bir anlam ifade etmeyeceğini bilerek özür diledim. Öyle oluyor ki, ciddi anlamda kırıldığım insan ne yaparsa yapsın eski samimiyetimle ona yaklaşamıyorum. Bir zamanlar bu da masum bir bebekti diyerek, cinayet zanlısı bir suçluyu sevemediğim gibi.

SGK Açıkhava Tiyatrosu Sistemine Geçti

Resim
SGK Açıkhava Tiyatrosu Sistemine Geçti Göztepe Sosyal Güvenlik Kurumu hizmet binası. Hizmeti açık havada yapıyorlar. Zaten hava sıcak, çayır çimen var. Binlerce kişiyi içeride beklemektense, dışarıda piknik havasında yapmak daha mantıklı. Pencerelerin altına tahtadan merdiven basamakları yapılmış. İşleminizi yaptırmak için bu merdivene çıkıyor ve pencerelerden birine evraklarınızı uzatıyorsunuz. Sıralar karışır diye merak etmeyin. Bu konuyla iki adet güvenlik görevlisi ilgileniyor. Biri isimleri yazıp kayıt toplarken, merdivenlerin üzerinden duran diğer kişide isim isim kişileri çağırıyor. Etrafınızda tahta merdiveni yaparken kullanılan sutunlar ve parçaları dağılmış bir şekilde duruyor. Herkes bu saçma duruma bağırıp çağırıyor ama gidip şikayet eden kimse yok. Bizim insanımız artık rezilliğe alışmış.

iPhone 3G S kaç para?

"Kaç para?" psikolojisinde olan insanlar son zamanlarda çok fazla karşıma çıkmaya başladı. Gerçi siteye "bu telefon kaç para?" şeklinde onlarca soru geliyor. Ama alışamadım. Kızdığım noktalar şu: Mesela bir yerde köfte yersiniz, ilk sorulan şey şu olur: - Kaç para, kaç köfte vardı? + Valla saymadım kaç köfte vardı, sadece yedim. Üzerinize bir şey alırsınız, - Ooo kaç para bu ya? şeklinde ilk tepki gelir. iPhone 4G'nin de bugün duyurulması bekleniyor. Bunu bir kaç arkadaşımla paylaştım. İçlerinden birinin benim bu heyecanım karşısındaki ilk tepkisi şu oldu: "Kaç para?" Ya telefon çıktı, özellikleri açıklandı, satılmaya başklandı, Türkiye'ye de geldi de kaç para olduğu kaldı sanki. Diğer ilginç bir tepki de "Getirsene bakalım ." oldu. Sanki iPhone'u ben çıkardım :) Bu sözden arkadaşımın ne kadar yakından ilgi ile takip ettiğini anlamamak mümkün değil. Yeni iPhone 3GS ile ilgili bilinen tüm özellikleri görmek için Apple iPhone 3GS

Hayatı paylaştığının farkında değil

Resim
Benim çıkmazlarım, bir tarafından girilen ve üç yanı kapalı olduğundan dolayı “Aa, çıkmaz sokak.” diyerek geri dönülen, sokak çıkmazları gibi değil. Şu an dört bir yanı açık olan bir sokaktayım. Burada olduğumun farkına güneş doğduğundan dolayı vardım. Buraya gelene kadar hava karanlıktı ve bu yüzden “Hatırlamıyorum nereden geldiğimi, çünkü karanlıktı.” diyebiliyorum. Gözlerinizi kapatıp sokaklar arasında koşmaya başladığınızda önemli olan hangi sokağa girdiğiniz değil, hangi sokağa çıkacağınızdır. Yani oradan çıkabilmek önemlidir. Bulunduğum yerde bir çok problem mevcut. Sokağa geldiğim yol, önümde duran bu yollardan biri değil ve önümdeki bu yolların hangisinin düzgün bir yola çıktığını da bilmiyorum. Seçim yapmam gerekiyor fakat arada kalmışım. Hayatta en nefret ettiğim şeylerden biri de bu, arada kalmak. Ben tost oluşturmak için, bayat ekmek arasında kalan sucuk ve kaşar peynir olmak istemiyorum. Bayat ekmek de olmak istemiyorum. Çünkü o da tost makinesinin arasında kalıyor. Gökyüz

Üzüntü paylaştıkça çoğalır

Doğru bilinen bir yanlış var: “Sevinç paylaştıkça artar, üzüntü paylaştıkça azalır.” Bu tamamen yanlıştır, doğrusu tam tersidir: “Sevinç paylaştıkça azalır, üzüntü paylaştıkça artar.” Şimdi bu iki teoremi birer örnekle açıklayalım: Matematiksel olarak geçmemin mümkün olmadığı bir dersin hocası ile konuşup, yardımcı olacağını söylediğini duyunca çok mutlu olmuştum. Bu mutluluğumu bir arkadaşımla paylaştım ve hoca ile aramızda geçenleri büyük bir heyecan ile kendisine anlattım. İşte bu ilk anlatışımdan sonra, olayı her paylaştığımda heyecanım ve gülümsemelerim biraz daha azaldı. Şimdi anlatsam ne gülerim ne de sevindiğimi belli ederim. Bunun sebebi çok açık, artık anlata anlata sıkıldım ve alıştım. Demek ki sevinçler paylaştıkça azalıyor. Zaten mantıken de bu doğru, elindekini paylaşırsan azalır. Gelelim ikinci konuya: Üzüntü paylaştıkça artar. Bu konu her zaman arkadaşlarım için problem olmuştur. Ne zaman beni üzgün görseler, ne olduğunu sorarlar ve bende onları üzmemek için hiçbi

En sevdiğim üç şey ne?

Hayata sadece Turkcell ve cep telefonum ile bağlandığımdan ben en çok cep telefonumu, şarj aletini ve kulaklığını seviyorum. Bu üç şeye sahip olduğumda iç huzurumu sağlamış oluyorum. Telefonumda istemediğim tek şey şarjının bitmesi. Müzik dinlemeyi sevdiğimden de kulaklığı mutlaka yanımda olmalı. En sinir olduğum 3 şey de sürekli arızalanan bilgisayarım, sürekli hata veren işletim sistemi ve tipsiz çantası.

Bu makale için 3 saat uğraştım

Zaman ne kadar çabuk geçiyor şaşırmasını işini seven kişiler kullanırlar. Nokia N97 ile ilgili incelemeyi 3 saat içerisinde hazırladım. Bu süre içerisinde video çalışması bulunmuyor. Kısa bir süre sonra videoları da ekleyeceğim. N97 çok merak ettiğim cihazlardan biri. Nokia’nın dokunmatik ekranlı 2 modeli var. Biri 5800 diğeri de N97. Ayrıca bu modeller Symbian işletim sisteminin dokunmatik ekranlı Nokia telefon modellerinde ilk denemeleri. Telefonun bir çok özelliği var. İlginizi çekebilecek ve ilk defa Sony Ericsson’un kullandığı FM verici özelliği bulunuyor. Bu özellik sayesinde arabanız için CD yapmanıza gerek kalmıyor. Telefonun içindeki müzikleri radyonuzdan dinleyebiliyorsunuz. Bu özellik açıldığında N97 size aracınızdaki radyodan hangi frekansı açmanız gerektiğini söylüyor. Frekansı ayarladığınızda 32 GB’lık hafızada yer alan binlerce parçayı aracınızda dinleyebilirsiniz. Makaleye ulaşmak için tıklayınız.

Son 1 yılda 14 TL elektrik 10 TL su

Resim
Yüksek miktardaki faturalar için su ve elektrik idarelerine kızıyoruz fakat ben kendilerinden çok memnunum. Geçen sene yeni eve taşındığımda aldığım 10 TL’lik su hâlâ bitmedi. Şuan sayaçta 0,3 Ton su kaldığı yazıyor. Elektrik ile ilgili daha önce 0 TL gelen faturaları göstermiştim. Son 1 sene içerisinde toplam 6 faturanın 4 tanesi tüketim düşük olduğundan 0 TL geldi. Diğer iki fatura ise 7 TL. Bu durumda 1 yıl içerisinde elektriğe toplamda 14 TL, suya ise 10 TL ödeyerek Nobel Tasarruf Ödülüne aday olmaya hak kazandım. Bu rakamlara nasıl ulaştım? Elektrik faturasının bu kadar düşük gelesinin sebebi tasarruflu ampuller kullanmam olabilir. Ayrıca buzdolabı da kullanmıyorum. Çamaşır ve bulaşık makinesi de kullanmıyorum. Televizyonu da fazla izlemiyorum. Sadece aydınlanma, ütü, elektrikli ev aletleri, cep telefonları ve bilgisayar şarjı için bu bedeli ödedim. Su konusunda bir tasarruf yapmadım. Bulaşıkları elimde yıkamama rağmen bu kadar düşük olması beni de şaşırtıyor.

Avea’lı oldum ama gülemiyorum

Arkadaşımın ısrarı sonucunda yeni bir Avea hattı aldım. Fakat pişman oldum. 100 kontörlü yeni hattın bedeli 22 TL. Hattın içinde 100 hediye kontör bulunuyor. Bu kontörler hediye kontör kapsamında olduğu için, herhangi bir paket satın alamıyorum. Bu kontörleri sadece aramalarda kullanabiliyorum. Bir paket satın alabilmek için kontör yüklemem gerekiyor. Tabiki bunu size söylemiyorlar. İşime yaramayan bu 100 kontör için boş yere 22 TL verdim. Avea sana sen Avea'ya hediye et Ayrıca üyelik sözleşmesindeki bilgileri doldururken Mobil Öğrenci tarifesini seçmiştim. Fakat yeni aboneliklerde bir defaya mahsus olarak 50 kontör tarife seçme ücreti alınacağını öğrendim. Yeni bir hat aldığımdan dolayı elbetteki bir tarife seçmek durumundayım. Tarife seçmek nasıl ücretlendirilebilir anlamadım. Madem 50 kontör alınacak o halde neden içindeki hediye 50 kontörden alınmıyor da tekrardan almam gereken kontör içinden alınıyor? Çünkü hediye kontörler ne bana ne de Avea'ya yarıyor. Eski bir Turkce