Kayıtlar

İngilizlerin dediğini yaptık

Resim
Tarih derslerinde bize öğretilen kahramanların aslında bir hayal kahramanı olduğunu anlamaya başlayınca, kendi kendimize hep şu soruyu sorduk: "Almanya ve Japonya gibi dünya savaşlarında yerle bir olmuş ülkeler nasıl oldu da kısa bir süre içerisinde dünya devi oldu da, Türkiye yıllardır hâlâ geri kalmış yada gelişmekte olan ülkeler arasında yer alıyor?" Bu sorunun cevabını, Cumhuriyetin ilanından sonra yaşanan gelişmelere bakarak verebiliriz. Harf devrimi 1 Kasım 1928 yılında kabul edilen Harf Devrimi, Türkiye'nin geri kalmasına neden olan sebeplerin başında gelmektedir. Batı kültürüne duyulan hayranlık ve Avrupa'nın üstünlüğüne olan inanç, 600 yıl boyunca dünyayı yönetmiş Osmanlı Devletinin kullandığı alfabenin yetersiz olduğunu savunuyordu. Savaştan yeni çıkmış, yetişkin sayısı ve iş gücü çok düşük olan Türkiye Cumhuriyetinde yapılan harf devrimi ile mevcut okur-yazarların tamamı bir gecede cahil konumuna düşmüşlerdir. Yarın tüm yazılar Çince olsa Duru

Batı'ranlar

Resim
Söz konusu "insan hakları" olunca, kendi dinimiz olan İslam'ın insan hakları konusunda ne dediğini bilmediğimizden dolayı batıyı örnek veririz. Bu örnekleme aslında sadece insan hakları konusunda değil. Bu ülkede yapılan yanlışları eleştirirken, "batı" olarak ifade ettiğimiz ama tam olarak neresi olduğunu bir türlü anlayamadığım yerin, her zaman doğru olanı yaptığını söyleriz. Hayatın her alanında siyasetten sağlığa, teknolojiden alışverişe, aile hayatından eğitim sistemine kadar herşeyi "batı" her zaman iyi yapar. Dün NTV'de "uyku" ile ilgili bir program yapıldı. Program sırasında, yapılan araştırmalar sonucu  "öğlen uykusunun" ne kadar değerli olduğundan da bahsedildi. Bunu duyunca gerçekten çok sevindim. Uyku problemi çekenler öğlen saatlerinde 45 dk. - 60 dk.lık bir arada uyuyarak gün içerisinde daha dinç olabilirler. Tabi bunu biz 1.500 yıl önce Peygamber efendimizin yaşantısından öğrenmiştik. "Kaylule" den

Allah Allah diyerek gidenler, tanrı uludur diye teselli buldu

Resim
İçinde yüzlerce kelime geçen yabancı müzikleri dinleyip “ezanı anlamıyorum, belki de bana küfür ediyor” diyenlerin akıl sağlığı ile ilgili problemleri olduğu, son yıllarda çok ilerleme kaydeden TIP tarafından tespit edilmiş bir durumdur. Madem ezanı anlamadığınız için Türkçe olmasını istiyorsunuz, o halde anlamadan dinlediğiniz yabancı müzikler de Türkçe olmalı. Ne mâlum belki de size küfür ediyorlardır. Ben yabancı müzikleri anlıyorum ama ezanı anlamıyorum Ezan her gün beş kez okunuyor. 60 yaşındaki bir insan, kafası çalıştığı andan itibaren yaklaşık 100.000 kez ezan dinlemiş oluyor. Dinlemiş oluyor derken kafası çalışan insanlar için olduğunu tekrar hatırlatalım. Kafası çalışmayanlar, içerisinde sadece 6 farklı ifade bulunan ezanı anlamadıklarını söyleyip, zamanında yeni bir din oluşturma adına Ezan, Kuran, Kamet ve Selâyı “Türkçe olsun, millet anlamıyor” diyenlerle aynı kafayı yaşıyorlar. Ezanlar simit saraylarında okunmuyor, camilerde okunuyor Kaldı ki ezanlar simit sarayl

Evladım nereye gidiyorsun?

“Yarım kalmış oyunları ben bitiririm.” Üniversite hayatımın ilk yılları öğrenci denilen kavramı anlamak ile geçtiğinden dolayı arkadaşlarımla birebir iletişim kurmaz onları uzaktan takip ederdim. Sınıfta kimseyle konuşmaz, kimseye sıkıntılarımı ve sevinçlerimi anlatmazdım. Bu yüzden derslerle ile ilgili bir gelişme olduğunda en son ben duyardım. İlk üç sene birinci sınıfı tekrarladığımdan artık okulda gördüğüm herkesi tanıyordum. Tek karıştırdığım şey hangileri ile şuan aynı dersleri aldığımdı. Sınav haftası benim için hep problemli geçerdi. Kimseden not isteyemezdim. Kimseden geçmiş yıllara ait sınav sorularını alamazdım. Sınav günü hangi sınıfta sınava gireceğimiz yarım saat önceden belli olur ve hoca panoya asardı. Buna göre herkes bir yerlere dağılırdı. Panonun önleri çok kalabalık olduğundan oraya gitmek yerine uzaktan izlemeyi tercih ederdim. Bir gün İngilizce sınavına girecektik. Sınav saat 11:00’deydi. Okula geldim ve panonun yakınında beklemeye başladım. Kısa süre içeris

Virüs üretim merkezi: Burger King

Üsküdar Meydan Burger King şubesindeki çalışanları görmelisiniz. 6 ay süreli ağır maddeleri bulunan çalışma sözleşmelerinin pişmanlıkları yüzlerinden okunuyor. “Sipariş veremeyen var mı?” bağrışmaları arasında sipariş verip beklemeye başladım. Şubede temizlik kurallarına dikkat edilmiyor. Özellikle erkek çalışanların kıyafetleri oldukça kirli. Pantolonların ve tshirtlerin üzerinde lekeler ve kirler var. Paçalarını hiç söylemiyorum, pislik içinde. Bazılarının paçaları yere değiyor. Bu elemanlar tuvalete felan da giriyorlar. Üstüne başına dikkat etmeyenlerin müşterilere çıplak elleri ile menü hazırlaması midemi bulandırdı. Gün içerisinde yoğun koşuşturma yüzünden ellerini yıkadıklarını hiç sanmıyorum. Bunu nasıl görmezden geliyorlar ve dikkat etmiyorlar anlamıyorum. Mutfakta çalışan bazı elemanlar eldiven kullanmıyor. Mağaza müdürünün bu tür şeylere dikkat etmesi gerekiyor. Siparişimi almadan uzaklaştım. Daha önce virüslü et çıktığında bir süre ara vermiştim. Ama artık görmek bile i

Üstüne Zeynep yazınız

Resim
“Aşk bir askerin sivil elbiseleri gibidir. Giymek için zamana ihtiyacı vardır.” Üzerime giyecek adam gibi bir şey bulmakta zorlandığım için giyim konusunda Afrika ülkelerinden bile gerideyim. Acil giysi ihtiyacımı karşılamak için Şaban Giyim, Sevalguy gibi dünyaca ünlü markaların mağazasının önünden geçtikten sonra Colin’s şubesine girdim. Bence mağazalarda bayan reyonları giriş katta değil üst katta olmalı. Gün boyunca mağaza mağaza dolaşan bayanlar merdivenleri inip çıkarak zayıflar ve hiç farkında olmadan kilo verirler. Fakat bazen hayatta her şey istediğiniz gibi olmuyor. Bu yüzden kafamda deli sorularla birlikte üst kata çıkıp neler olduğuna bakmaya başladım. Yeni sezonda başlayan yeni diziler gibi çok harika ürünler vardı. Mağazanın dört bir yanını, üstünü ve altını dolaştıktan sonra harika bir t-shirt gördüm ve beğendim. Elimde t-shirt, tam merdivenlerden aşağıya inmek üzereydim ki bana giyinmemde yardımcı olan Zeynep kod adlı reyon görevlisi “bir dakika, bir dakika” di

Müsahipzade Celal tiyatrosu Kargaşa oyunu

Resim
Bunalıma girmek üzereyken son çare olarak yaptığım şey tiyatroya gitmektir. Hayat zaten bir oyun ve oyalanmadan ibaret olduğu için, her anımızı sahnedeki oyuncu gibi yaşadığımızı düşünürüm. Oyunculuk benim her zaman ilgimi çekmiş olsa da, yabancı insanlara karşı alışma sürecim uzun sürdüğü için izleyici olarak kalmama neden olmuştur. Fakat dediğim gibi zaten hayat bir tiyatro sahnesi olduğundan 26 yıldır tek kişilik oyun oynamaktayım ve alışmam gereken bir yönetmen veya oyuncu arkadaşım yok. Cami yapacaklar söylentisi Yenilemek için yıkıldığında, hemen yanı başında tarihi bir cami olmasına rağmen, amacı bağcıyı dövmek olan kişiler tarafından “Cami yapacaklar” söylentisi çıkarılan ve bu duruma sanatsever olarak tanımlanan birçok kişinin bilinçsizce tepki göstermesine neden olan Üsküdar’daki Müsahipzade Celal tiyatrosunda Kargaşa isimli oyuna gittim. Oyuncuymuş gibi heyecanlanıyorum Oyunda 5 kadının geçmişe yönelik özlemleri anlatılıyordu. Gençliğini özleyen, sevgilisini özleyen,