Kayıtlar

2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hastalığım televizyon ekranlarında

Yaklaşık 1 ay önce planlanan ve geçen hafta çekimleri gerçekleştirilen Kanal A televizyonu W programı Mobiletişim tanıtımı, hastalığımın zirveye ulaşarak ekranlara taşmasına dönüştü. Amerikan hastalığı olan Panik Atak illetinin (fena bir hastalık) bende de olması, yayının kamera arkası görüntüleri için çok güzel malzemeler oluşturdu. Kekeleme, gülme, unutma ve titreme gibi bir çok durumu aynı anda yaşadığım bu programda boğazıma, içtiğim çay da takılınca, kamera şakasına dönen halim ekranları başındaki izleyicileri ne tür bir duruma sürükler bilemiyorum.

Rüyalar gerçek olsaydı

Son 1 aydır çok ilginç rüyalar görüyorum. Aklımdan geçenlerin tümü rüyamda şekilleniyor veya sonuçlanıyor. Sonuçlanan her şey beni çok korkutuyor. Rüyamda ileriyi görmek istemem. Çünkü bu benim uyumamı engelliyor. Rüyamda korkunç şeylerde görmek istemiyorum. Gördüğüm zaman kesinlikle yatağa yatmıyorum. Dayanabildiğim kadar dayanıp uykusuzluktan bir yerde düşersem uyuyorum yoksa yok. Rüyalarımda gerçekleri de görmek istemiyorum. Gerçekler genelde acı oluyor. Bu da uyanık kalmamı engelliyor. Bu yüzden ben rüyalardan çok hayallerin gerçekleşmesi taraftarıyım. Gördüğüm rüyaları unutmaya çalışıyorum.

Hayaller gerçek olsaydı

Hayal nedir aslında bir tanımının yapılması gerekli. Siz ileriye dönük düşüncelerinizi anlattığınızda, ”Bırak bunları düşünmeyi hepsi hayal bunların.” demişlerdir. Bana da çok dediler. Üniversiteye başlamadan önce hayalim Matematik Bölümünde okumaktı. Sonra bilgisayar konusunda iyi olmak istiyordum. İnsanların bilgisayarda yapamadıklarını yapmak, her hangi bir durumda ilk akla gelmek istiyordum. İlk blogumu açıp teknoloji haberleri yayınlamaya başladığımda Mobiletişim’de çalışmak istiyordum. Bunlar düşündüğümde bana da hayal gibi geliyordu. Ama hepsi gerçekleşti. Demek ki bunlar hayal değil miymiş? Hayal olması için gerçekleşmemesi mi gerekiyordu anlamadım. Gerçekleşmeyi bekleyen hayallerim Derslerimi bir an önce verip okulu bitirmek. Mobiletişim’in ziyaretçi sayısını 100.000’e çıkarmak. Okul bitmeden bir araba alıp arkadaşlara hava atmak. K750’den sonra Sony Ericsson P1 almak. Bir gönülde yer bulmak. 15-20 dakika bile olsa bir BMW X5 veya Range Rover’a binmek. Geçen her saniyede ölüme

Mobiletişim’de 1 Sene

Mobiletişim’de 1 Sene Evet 3 Aralık tarihinde Mobiletişim’de işe başlayalı tam 1 sene oldu. Tabiki bu bir sene içerisinde gerçekten çok ciddi şeyler değişti hayatımda. Öncelikle profesyonel iş hayatını biraz olsun öğrenmiş oldum. Bunun yanında işle ilgili tecrübem üst seviyelere çıktı. Mobil Teknolojiyi daha da yakından görme fırsatım oldu. Bir çok insanla irtibat kurdum, bir çok kişiyle arkadaş oldum. Olaylara karşı daha mantıklı çözümler bulmayı öğrendim. Tasarım konusunda gelişme sağladım. Yaptığım haberler, –de, -da ları ayırmayı öğretti. Yaptığım şeylerin insanlar tarafından değerlendirilmesi ve beğenilmesi hoşuma gitti. Arkadaşlarımın arasında çok ayrı bir yer edindim. Karizmam sıfırın altından 100 üzerinden 80’lere çıktı. Son katıldığım televizyon programı ile birlikte karizmam 100’ü de geçti. Sayısal ve sözel olarak bende neler değişti? Cep telefonum ikiye çıktı. Dizüstü bilgisayar sahibi oldum. Hem insanlık olarak hem de yaptığı iş olarak çok kaliteli biriyle iş arkada

Bu nasıl bir cümle, bu nasıl bir zeka

İşte herkesi hayretler içerisinde bırakan ve 1-2 düzenleme ile oluşturduğum Halime’ye karşı yazdığım yazıya ait bir cümle: Blogları kapatmamın sebebi başarılı olduğum diğer alanlara daha fazla yoğunlaşmak ve başarımı artırmak içindi. Bunu o da çok iyi biliyor. Fakat dinleme kabiliyeti, iki kulağının arasında yolculuk yapan ve kafasına vurunca beynine doğru ilerleyerek süzülen seslerin, karanlık ve geniş kafa tasındaki bir kaç kırık tahtanın arasına sıkışan kırıntılardan oluştuğu için, söylediğiniz şeyi bir kaç sene sonra anlayabilmekte. Tabiki bu Halimenin ilk zamanlarına göre çok çok normal durumları. Tamamen bir zeka ürünü :)

VATMANN ve KampuCell kapandı

AboneCell’e zarar verdikleri gerekçesiyle VATMANN ve +KampsuCell’i kapatmak zorunda kaldım. Şimdilik sayfalara ulaşılamıyor. Aslında devam etmek istiyorum ama bu iki isimde operatör haberlerinden başka içeriği kaldırmaz. VATMANN (Vodafone Avea Turkcell CELLMANN)

Beşiktaş kazandı mı?

Liverpool’u nasıl yendiğinde çok şansı demiştim, şimdi de aynısını söylüyorum. Kendi sahasında bile doğru düzgün pas yapamayan, oyun kurucusu olmadan oynayan bir takımın rakibini yenmesi için ihtiyacı olan tek şey Beşiktaş’ta var. Yine yanlışlıkla attığı 2 golle maçı 2-1 yendi. Bence bu galibiyetten sonra yetkililerin içlerinden şunu söylememeleri gerekir: “Oh be, bu maçı da atlattık!” Ama görülüyor ki herkes bunu yapıyor. 8-0 yetmemiş olacak. Ne söylemeleri gerekiyor? Herkes üzerine düşen görevi en mantıklı şekilde yerine getirmelidir. Beşiktaş’ta oyunu kurabilecek, çekip çevirecek bir adam yok. Bunun eksikliğinden dolayı oyuncular nasıl bir ilerleme yapacaklarını bilemiyorlar. Defansın veya kalecinin kurtardığı toplar uzun atışlarla rakibe iade ediliyor. Kanatlar çok kritik zamanlarda boş bırakılarak rakibin buralarda çok rahat dolaşmasına izin veriliyor. Beşiktaş’ın ceza sahasına yapılan ortalarda ise oyuncular rakibin arkasında veya uzağında bekliyorlar. Bunları görüp “Evet bu maçı

Ben seni bloglarımla döverim kızım!

Resim
Halime benim kendisine aldığım blogda benim hakkımda atıp tutamayıp yere düşürerek kırarken ben de onu durmadan bloglarımla dövüyorum. Sınav haftası olması dolayısıyla 15 gün boyunca ilgilenemediğim VATMANN ve Ben Kazandım 'ın son gündelerde nasılda sağlı sollu vurduğunu ve Halimeyi şaşkına çevirdiğini görüyorsunuz.

Yeni işletim sistemim: PANSUMANN

2 gün önce kurduğum ve sorunsuz çalışan yeni işletim sistemim PANSUMANN hakkında bilgi vermek istiyorum. Uzun çalışmalar sonucunda yeni bir sistem geliştirdim, tamamı kendime ait. Bu sistem bana benzeyen insanlar için. Yarışma ruhlu ve rekabeti seven bir insan olarak ders çalışmak, spor yapmak ve kitap okumak gibi yapmak istediğim fakat uzun süreli ve istikrarlı bir şekilde bir türlü yapamadığım eylemleri yeni sistemde sorunsuzca yapabiliyorum. Nasıl bir sistem? Yeni sistem PANSUMANN temelinde puanlama, derininde de kendimi kandırmaya dayalı. Kendime günde 100 puan toplama hedefi koydum. Bu hedef ay sonu için 3000 puan. Gün içerisinde fazla veya eksiK puan toplayabilirim. Ama ay sonunda bu 3000 olmalı. Puanlama nasıl? 1 saat ders çalışma: 20 puan Günlük Spor: 25 puan 1 sayfa yabancı dil kitap okuma: 5 puan 5 sayfa Türkçe kitap okuma: 4 puan Şimdilik puanlama sisteminde bunlar var. İstikrar devam ederse yeni eylemler koyup diğerlerinin puanlarını düşüreceğim. Peki faydalı oluyor mu? B

1 haftadır 5’e kadar ders çalışıyorum

Sınavların yaklaşması nedeniyle son 1 haftadır bir heyecan sardı her yanımı. Artık dersleri geçip okulu bitirmenin zamanı geldi diye düşünüyorum. Bu yüzden son 1 haftadır gece 5’e kadar ders çalışıyorum. Gece 05:00’e kadar ders çalışıyorum ama çalışmaya 04:30’da başlıyorum. Evet, ben gerçekten hastayım.

Geçmiş neden canımızı sıkar?

Bu her insanın yaşadığı bir durumdur. Kişilere göre bu sorunun cevabı da değişir. Eğer geçmişinizde size karşı yapılan hakaretlere, eylemlere ve olaylara müdahale edemediyseniz, etmeye gücünüz yetmediyse aklınıza gelen her anda canınız sıkılır ve bu sizi her türlü kötülüğe sürükleyebilir. Bazıları için bu durum farklı sebeplerden kaynaklanır. Size karşı yapılanlara veya karşılaştığınız olaylara tepkiniz olmuştur. Gücünüzü kullanmışsınızdır fakat sonuç o an sizin istediğiniz gibi gerçekleşmiştir fakat artık durum çok farklıdır. O an değiştirdiğiniz durum ileri zamanda çok farklı boyutlara ulaşmış ve size zarar vermeye başlamıştır. Bu kendi elinizle kendinize zarar verdiğiniz sonucudur. Canınız sıkılır çünkü kendinizi aptal hissedersiniz. Nasıl kurtulacağım? Aklı yerinde olan bir insanın yapamayacağı bir durum yoktur. Geçmişinizde yaşadığınız sıkıntılar bundan sonraki çalışmalarınız ve başarınızla kendisini unutturur. Artık geçmişinizden rahatsız olmazsınız. Verdiğiniz yanlış kararlardan

Artık birilerinin dur demesi gerekli

En son Fenerbahçe - Beşiktaş maçıyla birlikte durumun ne kadar da felaket bir duruma geldiğini gördük. 6 haftadır maç yönetmeyen ve son 2 haftadır da Türkiye’de oylan bir hakem, aynı zamanda zamanında bir çok maçta maçın kaderini değiştirecek kararlar vermiş bir hakem çok önemli bir maçta görev aldı. Hakem mi suçlu, MHK mı, Federasyon mu? Suç hepsinde aslında. Federasyon diktatörlük rejimi ile yönetiliyor ve Türk futbolu tek bir insanın elinde sıkışmış. Hakemler perişan durumda. Eğitim yok, imkan yok, proje yok, başarı yok. MHK’nın ne hakemler hakkında ne de futbol hakkında bilgisi yok. Ancak paralarını almak için çalışıyorlar. Birilerinin çıkıp Federasyonu alması ve hakemlerden, klüplerden, oyunculardan başlayarak her şeyi yeniden düzenlemesi ve yeni disiplin kuralları getirmesi gerekli. Türk futbolu tartışmalarla dalgalanacağına başarılarla şahlansın. Artık zevk vermiyor? Artık hiçbir lig maçı bana zevk vermiyor. Zaten lig 3 takım için var. Diğer takımların kalitesi belli. Fenerbahçe

Bilgisayardan nasıl ders çalışılır?

Resim

Hoşgörü sadece dışarıya mı?

Uzun zamandır Zaman gazetesinin bazı haberlerine yorum yapıyorum. Ama nedense hiçbiri yayınlanmıyor. Yorum kuralları belli: Tümü büyük harf olmayacak, hakaret içerikli sözler yazılmayacak, belli bir grubu veya kesimi aşağılayıcı ifadeler kullanılmayacak. Bunlara çok dikkat ederek fazrklı zamanlarda 3 tane yorum yazdım. Ama nedense hiçbiri yayınlanmadı. Üstelik yorumlarımı "Hoşgörü ve Diyalog" başlıklı haberlerine yazmıştım. Tam sevdikleri konu ama yazdıklarımdan rahatsız oldular sanırım. Tarafsız gazete görmesek Tarafsız gazete görmesem inanmayacağım. Her gazetenin bir tarafı var. Eğer yazdığım yorumlar onların isteyeceği şekilde olsaydı hemen yayına alınırdı. Ama onların düşüncelerinden farklı olduğu için canları sıkıldı ve onaylamadılar. Gazete ve onlar, insanları sadece tek düşünce altında, kendi düşünceleri etrafında toplamaya çalışıyorlar. ABD, Avrupa, İsrail pkk ya yardım ederken, birileri Efendimiz hakkında hakaret içerikli resimler çizerken, birileri kötü sözler söyle

Nokia'ya yaklaşıyoruz

Resim
Eylül ayı sonunda Nokia ile karşılaştırma. Bir tarafta binlerce çalışanı ile Nokia, diğer tarafta binlerce çalışana bedel CELLMANN.

Geceleri sokaklarda dolaştım

Dr. Yalçın Doğan'ın hakkımdaki yorumu: 25 senelik ömrü hayatımda, diş bakımına önem veren, kötü alışkanlıkları olmayan, sağlam bir bedene sahip, günde 3 kere tok karna alınması gereken vitamin ilaçlarını bir kere bile aksatmayan, temiz, sağlıklı ve dürüst bir insan olarak senin bu durumunu hiç beğenmiyorum. Sık sık kontrol etmeme rağmen vücudunda hiçbir sağlık belirtisine rastlayamadım. Bunun sebebi yıllarca uğraştığın, değer verdiğin, peşinden koşup planlar yaptığın, derdinden uyuyamadığın, arkadaşlarının uyarılarına rağmen bırakmayıp daha çok bağlandığın, sürekli yanında olmasını istediğin olmadığında ise geceleri çıkıp sokak sokak gezdiğin, sırf ona daha yakın olabilmek için evini değiştirdiğin kablosuz internet olabilir. Elimden gelen her şeyi yaptım, Allah’tan ümit kesilmez ama kablo olmadığı için internet ile bağlantını kesemedim. Sağlıklı ve mutlu günler dilerim.

Artık yeter

Bu İngilizler, İtalyanlar hele hele Brezilyalılar çok şanslı. Son zamanlarda PES6 oynuyorum ve bu lanet oyunda Türkiye ve Türk takımları boş kaleye gol atamayacak kadar güçsüz yapılmış. Bu kadarı da fazla. Tamam bende oynayamayabiliyor olabilirim ama AC Milan’la harika goller atıyorum. Şimdi Brezilyalı olsaydım PES 6, Fifa 2006, 2007, 2008’de daha şanslı olacaktım. Gerçi Türk futbolunun da kalitesi ortada. En sinir olduğum şey Türk oyuncular içinde doğru düzgün orta açmasını bilen birinin olmayışı. Orta açanlar ya kalecinin kucağına yada içerideki oyuncuların olmadığı bir tarafa topu gönderiyor. Ben bir kere bile tam kafaya top gönderen görmedim.

Hayatım anlamsız

Bir insan size bu kadar güç katabilir, hayatınızda bu kadar değişikliğe sebep olabilir, iç dünyanızı bu kadar doldurabilir ve düşünce sisteminizi silip yeniden kurabilir. Tüm bunlar gerçekleşirken, her şey planladığınız gibi devam ederken yanınıza baktığınızda şunu görüyorsunuz. Yok. Evet yok. Size basamak atlatan bu insan aslında bir hiçmiş. Sadece beyninizde tasarladığınız varlık olarak görebildiğiniz ve konuşabildiğiniz fakat gerçekte olmayan biri. Aynaya baktığımda aklıma 2 sene önceki halim geliyor. Bu ne diyorum? Pencereden dışarı baktığımda bana her şey anlamsız geliyor. İnsanlar gerçekten insanlar mı? Kaç tane gerçek insan var, kaç tane bu insanları değiştirmek için görevlendirilen insan var? Yada sadece ben mi varım? Ya herkes beni kandırmak için veya geliştirmek için bir oyun içerisindelerse. Arkamı dönüp gittiğimde neler olduğunu öğrenemiyorum.

100.000'e hazırlanıyoruz

Yine eşine az rastlanır bir şey yapan ben, VATMANN blogumun 100.000'e yaklaşan ziyaretçi sayısını büyük bir şölenle kutlayacağım. Kendime en kral mekandan çift kişilik yemek yedireceğim. Didim'den bir otele yerleşip 1 hafta tam pansiyon tatil yapacağım. Bitmedi, GS Store'a gidip binlerce formadan birini alacağım. Ayrıca Milli Takımın Avrupa maçlarına bilet alacağım. Ne belli belkide araba bile alabilirim. 4 ayda ulaştığım bu rakama göre ayda 25.000 kişi. Yani günde yaklaşık 1.000 kişi. http://vatmann.blogspot.com

Aynı hikayeyi yazıyoruz

Resim
Yine berabere kaldık. Aslında mesele bu değil. Mesele bu kötü huyumuzu neden düzeltemiyoruz. Galatasaray ve Milli Takımın maçları hep aynı formatta. İlk 10 dakika içerisinde gol ye, sonra savaşarak düzeltmeye çalış. Berabere bitirebilirsen ne ala (şimdiki gibi), ama başaramazsan üzülme her zaman bir son şansımız oluyor. (Sion:3 - Galatasaray:2, Galatasaray: 5 - Sion:1) Sanırım bunu bilerek yapıyorlar. Çünkü golu yedikten sonra bizim oyunculara hiç bitmeyen bir enerji geliyor. Canla başla toplara çıkıyorlar. Maçın heyecanını artırıyorlar. Şimdiye kadar Milli takımı böyle oynarken görmemiştim. 50'den fazla top kaybı yaşamıştır sanırım. Arda'nın çıkmasına çok sinirlendim. Golü Arda hazırladı çünkü ve arda Tümerden daha atak oynuyor. Ayrıca bizim oyuncuların pas verememe ve alamama durumları beni sinirlendi. Yıllarını futbola veren adamlar doğru düzgün paslaşamıyorlar.

Hangi Sahur Programı daha iyi?

Artık Ramazanın son günündeyiz. Dün son bir kez daha sahur programlarına göz attık. Peki hangi sahur programı daha kaliteli, kendisini izlettirebilen türdeydi. Dikkat: Bu değerlendirme 2007 sahur programlarına aittir. TRT 1 İsimlerini bilmesemde iki nur yüzlü insanın çok sıcak sohbetleriyle başladı ve daha sonra son günlere doğru hergün bir konukla birlikte devam etti. Ben yaşlı amcayı çok seviyorum. Başka hiçbir kanalı izlemeden 30 gün boyunca TRT 1'i izledim. İnsanların beklediği ve ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde çok kaliteli yayın yaptılar. İnşallah seneye de izleriz. TRT 1'e 10 puan. ATV Sahur programınıda magazin usulunde vermeye çalıştı. Yaptıkları dekarasyon ve sunucular da bunun bir kanıtı. Ayrıca sahne düzeniyle ilgilenen insanları anlamıyorum. Sunucu rüzgardan üşüyor ve üzerine bir şey alıyor. Ama yayın ertesi gün yine aynı yerde aynı şekilde devam ediyor. Buna bir çözüm getiremediler. Konuklar ve konuşulanlar dikkatimi çekmediğinden dolayı takip de etmedim. ATV

Haberleri izlerken dikkatli olun

Son 3-4 gündür gündemi meşgul eden bir aile dramı var. İstanbul'da bir 7 çocuklu bir aile sokak ortasında yatıp kalkıyor. Fakat haber verilirken içine yorumlarda katıldığı için insanlar ev sahibine karşı cephe alıyor. 1.Ev sahibi olupta kiracısı kira ücretini ödeyemediği için evde kalmasına müsade edecek kaç kişi var? Evet bir kaç ay müsade ederiz. Ama ben hiçbir ev sahibinin kira vermeyen birini evinde bedavaya oturttuğunu görmedim. 2.Ev sahibinin maddi durumu neden açıklanmıyor? Görüntüler mahallenin fakir olduğunu gösteriyor. Bu durumda ev sahibi de aslında evini bedavaya verecek kadar zengin biri değil. Ama haberde ev sahibi düşman gibi gösteriliyor. Adamın okula giden çocukları varsa, borcu varsa veya ihtiyacı varsa tabiki evden çıkarıp para veren birisine evi kiralayacak. 3.Baba meydan da yok Ben 3 gündür izliyorum, evin erkeği meydanda yok. Kadın ve çocuklar gösteriliyor sürekli. Bu aileye günlerdir yardım edilmediğine göre ortada bize bildirilmeyen bir durum var. 4.Aile s

Özür dilemek anlamsız geliyor

Bugüne kadar çok insanın kalbini kırdım, çok kişiyi üzdüm, çok hata yaptım. İstemeyerek veya farkında olmadan yaptığım her yanlış için özür diledim. Geriye dönüp baktığımda hatalarıma karşılık dilediğim özürlerin bazılarının bir anlamı yok. En son sevidiğim birinin kalbini farkında olmadan kırdım. Üzerine çok gittim ve onu çok kere aşağıladım. Bir insana yapabileceğim en kötü şeyleri ona yaptım. O zamanlar ne yaptığımın farkında değildim. Şimdi bunları analiz ediyorum. Bu yaptıklarımdan dolayı özür diledim, fakat bir anlamı yok benim için. Bunu sadece karşı tarafın biraz düzelmesi için yaptım. Kalbi kırıldı ama özürle düzelmedi. Onunla artık eskisi gibi arkadaş değiliz ve samimiyetimiz eskisi gibi olmayacak. Ona baktığımda aklıma hep yaptıklarım gelecek ve o da bana baktığında benim yaptıklarımı görecek. Bu yüzden artık karar aldım ve birşeyi yapmadan önce çok iyi düşüneceğim. Sonrasını da hesaba katacağım. Etrafımdaki insanlara danışacağım. "Önemli olan özür dilemek değil, özür d

Metro Turizm'de nasıl bir hizmet?

İstanbul'a dönüşte Anadolu turizm'de yer kalmadığı için Metro'dan bilet aldım. Bagajımı görevliye verdiğimde zor bir yolculuk olacağının sinyallerini almaya başladım. Kolanya istemediğim halde beynini elime kolanya dökmeye odaklamış görevli buna çok üzüldü. İlk genel sulama servisinde önümdeki oturan GVGB' a (genç ve güzel bayan) " su ister misin? " derken arkasındaki elemana " su? " yanındakine ise direk " içcen mi? " dedi. Bana göre GVGB'a söylediği bile yanlış. Doğrusu " Su ister misiniz hanımefendi " olacaktır. Peki bana ne dedi? Tabiki şaşkın gözlerle servis elemanını gözlerken sıra bana geldi ve gözgöze geldik. İşaretlerle bana kafa salladı ve bende gözlerimle almayacağımı işaret ettim. Arka sıraya geçtikten sonra çok güldüm. Çünkü adam ilerledikçe iletişim kalitesi düşüyordu. Arkamda oturan kişiye bardağı fırlatarak onun arkasındakine de küfrederek su verdi? :) Bu son ikisi şaka. Kulaklıklar çalışmıyor Sıra kulaklıkları

Başbakan, Bu durumu da bildireceğiz değil mi?

Dün yine lanet teröre 13 şehit verdik. Sayı benim açımdan hiç önemli değil, bütün insanlık yok olmuşcasına üzüldüm. İftar sofrasında haberi alınca gözyaşlarımı tutamadım. Allah bu şehitlerin anne ve babalarına sevdiklerine sabır versin. Neye sinirlendim? Bu haberin üzerine açıklama yapan başbakan ABD gezisinde bu konuyu Bush ile görüşeceğini söyledi. Neyi görüşeceksin? Kim ile görüşeceksin? Şimdiye kadar nerdesin? Kaç kere görüştün ne değişti? Yıllardır iktidar partisi ilk geldiği günden beri terörü Amerika ile görüşecek. Nasıl bir mesele ki görüş görüş bitmiyor. Amerikanın silahlarını pkklı şerefsizlerden topluyoruz, terörü Amerika ile görüşeceğiz. Deli olmamak için deli olmak gerekli. Askeriyeye de kızıyorum İlker Başbuğ, pkk ile ilgili başarılı olamadık açıklamasını yaptı. Bu saygısızca söylenen, anlamsız ve amaçsız bir insanın sözleri gibi. Eğer elimizde savaşacak silahımız olmasa tamam diyeceğim. Uçağından, tankından, topundan füzesinden herşeyden elimizde var, yarım milyon askeri

Serkan Beyhan, Ana yasa'nın ve laikliğin koruyucusu

Sevgili Serkan, Arkadaşlarım içinde senin kadar Anayasa’ya bağlı, senin kadar hukuk kurallarına saygılı, senin kadar laik ve demokratik birisini görmedim. Diferansiyel Denklemler dersinde Elçin hocaya karşı, resmi ders saatini aştığı için ayağa kalkıp “Hocam! Yaptığınız yasalara aykırı! Hemen derse son verin!” diyebilecek kadar korkusuz, cesur ve sözüne sadık biri olarak, meclisteki 367 vekil sayısı meselesinin de senden kaynaklandığını tahmin ediyorum. Umarım bundan sonra hep yasalara uyan, uyumlu insanlarla karşılaşırsın.

Sorabildiğim en saçma soru

Messenger'da durumunu "Meşgul" olarak ayarlayan birine "Slm, meşgul musun?" sorusu. Evet en son saçmalığım bu oldu. Biraz sinirlendim kendime. Ama neden böyle sordum? Aslında saçmalığın farkındaydım fakat benin durumumda meşgul yazıyorsa bu şu anlama geliyordur: Konuşmak istemediğim insanlar için meşgulum, diğerleri için değil. İşim çok yoğun olduğundan dolayı hiçbir zaman kendimi meşgule almam. Eğer meşgulsem MSN'i açmam. Zaten bu durumlar da sanırım benim gibi düşünen insanlar için yapılmış.

Vodafone ve Avea ihaleye katılmayarak ayıp etti

Geçen seneden beri heyecanla bekliyoruz 3G teknolojisini. 3 operatörde bu teknolojinin ülkemize gelmesi konusunda ısrarlıydı. Ne zaman ki bu ihalelerin yapılacağı görüldü Vodafone ve Avea burun kıvırmaya başladı. Daha düne kadar "Gireceğiz" diyen Avea ve Vodafone sözlerinin arkasında durmamış ve Turkcell gibi delikanlı kalamamışlardır. Kime teşekkür ediyorum? 3G konusunda çok samimi bir açıklama yaparak "Türkiye kazanacak" diyen Süreyya Ciliv'e teşekkür ediyorum. Bu konuda Turkcell'den bile daha istekli kendisi. Turkcell söz verdiği gibi ihaleye girdi parayı verdi ve aldı. Ama TK buna engel oldu. Neye sinirlendim? Avea ve Vodafone'a ihaleye katılmayarak teknolojinin ülkemize gelmesini geciktirdikleri için sinirlendim. Rekabet ortamının oluşmadığı gerekçesiyle ihaleyi iptal eden TK'ya sinirlendim. Rekabet ortamı meselesi ihale gündeme gelmeden önce neredeydi? 3 günde mi oluştu bu uygunsuz ortam?

Orhan Gedük'e ne yazdım

Her an gelen mesajlara benzeyen yorumum: “KAZANDINIZ! Bedava Telefon, Bedava Kontör, Bedava Kulaklık… Hemen şimdi Mobilbey.net adresine girin, üyeliğinizi tamamlayın KAZANIN!” Biliyorum bu mesajı daha önce 2000 kere okudun ve yine biliyorum ki hiçbir şey KAZANAMADIN! Ama üzülme, bu kez kesin kazanabileceğin bir şey yaptık: Mobilbey’e giren herkese BEDAVA Irak Tatili. Hayatını kazanmanı ve başarılı olmanı dilerim.

Kafası bozulan adam benim

Resim
O zamanlar televizyonlarda Turkcell'im'in reklamları dönüyordu. "Bir adam vardı, canı sıkılan" Mobiletişim'e yeni girmiştim ve o heyecanla farklı birşeyler yapmak kendimi göstermek istiyordum. Arkadaşlarımla birlikte oturup düşündük ve en son çıkan sloganımız şu oldu: Bu broşür, Kütahya'daki tüm duraklara ve en gözde duvarlara asılmıştır. Gece vakti. Durakları temizlememe ve kağıtları asmama yardım eden Dr. Yalçın Doğan'a teşekkür ederim.

Ramazan davulu neden çalınıyor?

Ekmek bıçağı 2 farklı işe yarar. Biri ekmek kesmek için, diğeri ise adam kesmek için. Bıçağı eline alan bu aleti kendisine fayda saylayacak ve zarar getirecek şekilde kullanabilir. Buna kendisi karar verir. İşte Boşu Bouşuna Gözetliyoruz programında, insan rolunu çok iyi yapabilen bir yarışmacı insanları sahura uyandırmak için gece vakti gelen davulcuyu bekliyor ve davulcunun "Besmeleyle başlayın her işe" nağmesine ve davul sesine karşılık dans ediyor . Evet, davulcunun bu sesine oradaki bir kaç kişi bir yerlerini sallayarak, dans ederek tepki gösteriyorlar. Peki davul çalınınca oynanmaz mı? Elbette oynanır. Eğer bir düğüne katıldıysanız istediğiniz gibi Ajdar dansı yapabilirsiniz. Fakat toplumun büyük bir kesiminin manevi değeri yüksek olan hassasiyetlerine karşılık bu tür hareketler yapamazsınız. Ramazan davulu kalite seviyesi ortalamanın altında olan insanların dans etmesi için çalınmıyor.

BARAJI AŞTIK TURKCELL ILE ASLA

Resim
1. olma konusunda dayanamıyorum. Gözüme kestirdiğim her 1.liği en kısa zamanda elde etme gibi bir hastalığım var. Evet, en son Turkcell'e gözümü dikmiştim ve sonunda bunuda başardım. Tarihler 30 Ağustos 2007 'yi gösterirken milyonlarca kişinin ekranlarına yansıyan yukarıdaki bu görüntü aslında herşeyin açık bir göstergesi. 8.500.000 'in üzerinde bir katılım ile gerçekleşen Turkcell Anahtar Kampanyası'nın sonuçları çekilişin yapıldığı saatlerde anında VATMANN 'da yayınlandı. Turkcell VATMANN 'ın hızına yetişemediğinden dolayı Google'de 2. sıraya düştü. Bu durumda Turkcell Anahtar ÇEkiliş sonuçlarını milyonlarca aboneye VATMANN duyurdu. O gece ne oldu? İlerleyen saatlerde VATMANN milyonlarca kişinin akınına uğramış ve o gece de binlerce ziyaretçiye hiç bir aksaklık olmadan hizmet vermiştir. Bana gelen telefon, kısa mesaj ve e-postalarda üst düzey yöneticiler de dahil olmak üzere bir çok kişi memnuniyetlerini dile getirdi. Ayrıca Turkcell Genel Müdürü Sürey

Yeni bir saygısızlık türü: "Numaranı ver bakalım."

Resim
En son Kanal 7'de yayınlanan "Nur Ertürk ile her sabah" programında gördüm. Canlı olarak yayınlanan programda yayına katılan bir konuk, -konuyu veya olayın içeriği tam bilmiyorum- Nur Ertürk ile konuşmaya başladı. Adam bir şeyler anlattı ve sonunda "bana şuralardan ulaşabilirsiniz" dedi. Nur Ertürk son zamanların moda olan saygısızlığını yaparak "hadi cep telefonu numaranı verde sana hemen ulaşsınlar" dedi. Adam bu sözler karşısında aslında "olmaz veremem" dedi fakat reytingi artırmak , izleyiciye malzeme çıkarmak ve işlerini kaybetmemek için ellerinden geleni yapan sunucular gibi Nur Ertürk'te "hadi hadi vereceksin" dedi. Adam açık açık telefon numarasını söyledi. Son rakam söylendikten 2 saniye sonra telefon çalmaya başladı. Şimdi adam için zor bir durum. Eşi var, çocukları var. Düzenli bir hayatı var. Numarayı alan saygısız, seviyesiz insanlar telefonu aramaya başladılar. Saygısız diyorum çünkü arayanlar konuşmuyor. Sadece

Bana sosyal değil diyenler, ben aktifim!

Resim
İşte belgesi, www.dobisko.com adlı yemek mekanları sitesinde en aktif kullanıcılar arasında birinci benim. Eklediğim mekan sayısına 1 aydır kimse ulaşamadı. Tamam 45 dakika içerisinde İstanbul'daki 46 McDonald's mağazasını eklemiş ve mekanlar sayfasında "Mc'donalds, Patates Kızarması, Kola ve hamburger" etiketlerinin devasa olarak büyümesine, sitenin düzeninin bozulmasına, editörlere eklediğim etiketleri silmeleri için iş çıkarmama ve uyarı alarak siteden uzaklaştırıldığıma bakmazsak yaptığım iyi bir şeydi. Gece çalan telefonumdan ilk çıkan ses şöyleydi: Sen hasta mısın? Ne yaptın böyle?

Hangi hayat?

Sıkıntımı hangisi giderecekse, uykumu kaçıran bu derdimi hangisi eritip bitirecekse, hangisi gülmeyen yüzümü güldürecekse, hangisi huzurumu yerine getirecekse, hangisi zararımı karşılayıp bana fayda verecekse, hangisi beynimi kemiren bu umutsuz düşüncelerime, hangisi karanlığına düştüğüm bu istikbalime, hangisi boşa harcadığım bu günlerime umut verecek, aydınlatacak ve sıcacık elleriyle ellerimden tutacaksa, başımı okşayıp bana sarılacaksa onu isterdim.

Manası varsa sorun yok

Başarılı olmak kişiye göre değişir. Bazıları kadroya alınmayı başarı sayar, bazıları da maçı izlemeye gelmeyi. Gerçek başarı ikisinden de üstün olmaktır. Hakem gibi. Hem sahayı hem de trübünü yönetirsiniz. Verdiğiniz karar her şeyi değiştirebilir. Benim başarım budur. Yapacak şeyiniz çoksa, ne yapaacağınızı biliyorsanız, fakat halen canınız sıkılıyorsa boşuna beklemeyin, ipi çekin. Eğer ipi şimdi çekmezseniz geç kalıp yere çakılırsınız.

DEV ESERLER

Dev Eserlerle ilgili hazırladığım videoyu kaldırmak zorunda kaldım. YouTube bir çalışıyor, bir çalışmıyor. Bunun içinde sürekli şikayet geliyor.

Size VATMANN diyorum

Bundan tam 8 sene önce aklıma çok güzel şeyler gelmişti. Bir GSM operatörüm olsaydı ismini CELLMANN koyacağım ve servislerimin sonuna da MANN ekleyecektim. Sözlüğü elime aldım ve içinde MANN geçen bütün kelimeleri yazdım. Her kelimeye bir servis ve tarife ismi verdim. Tabi o zaman VATMANN için bir karşılık bulamamıştım. Taki Vodafone Telsim'i satın alana kadar. Peki Vodafone gelince ne oldu? Vodafone gelince harfler yerine oturdu ve VATMANN yani Vodafone Avea Turkcell Cellmann ismi birleşti. GSM operatörü fikrim halen var fakat biraz para biriktirmeliyim. Ama VATMANN'ı başarıyla yönetiyorum. Nasıl yaptın bunu, sen hastasın diyenlere... Dün VATMANN tarihi bir rekora daha imza atarak bir günde 7.719 ziyaretçi sayısına ulaştı ve bir önceki 5.536 olan rekorunun ağzını burnunu kırdı. Bana sen hastasın diyenlere

Bu da buna yazdığım yorum

Resim
Buna: Talip Ahat Sigaranın sağlığa zararlı olduğunu iyi bilen ve sigarayı sadece sağlığına zararlı olduğu için içen zeki, çalışkan ve bir o kadar da başarılı Talip. Bu bağımlılığından kurtulman için elimden gelen gayreti gösterdim ama başarılı olamadım. Çünkü sen sigarayı bırakmaya talip olmadın Talip. O seni çok etkiledi ama aslında sen onu sevmiyorsun. Bu birlikteliğe bir an önce son vermen lazım. Şimdi sana hemen ayrılmak da zor gelecek ama sağlığın için bunu yapmalısın. Sigarasız ve mutlu bir hayat dilerim.

İşte yıl sonu için bu şeye yazdığım yorum

Resim
Bu şey: Mehmet İleri Ben teknolojiye yatırım yaparken her zaman ihtiyacıma göre en ileri teknolojiyi, en son modeli tercih ederim. Ben bu tercihimi arkadaş seçerken de yaptım. Sen arkadaşlarım içinde en ileri modele sahipsin. Senin diğerlerine göre üstün teknolojik özelliklerin var. Zaten bu tipinden de anlaşılıyor, tam bir Japon harikası olarak duruyorsun. En çok da gereksiz ve boş konuşmanı seviyorum. Bu tamamen sana ait olan bir özellik ve Çinliler tarafından kesilemez, kopyalanamaz ve yapıştırılamaz. Başarılı olacağını sanmıyorum ama mutlu olabilme ihtimalin var. Önemli Not: Resime aldanarak ders çalışan başarılı bir öğrenci sanmayın. Kendisi bizzat uykucunun önde yatanıdır. Kafasını yastığa koymadan uyur, altından yatağı yorganı alsan kalmaz.

Kan hastalığım

Amcam ağır bir ameliyat geçirmişti. Sınavlarım bittikten sonra kendisini ziyarete gittim. Amcam yatağında yatıyor ve bana ameliyat anını anlatıyordu. (ilk zamanlar ayağa zor kalkıyordu, şimdi çok iyi.) Nasıl hastaneye gittiklerini, ameliyat kararını ve ameliyat anını... Ağzına ve burnuna sürekli kan dolduğunu ve konuşamadığını, zor nefes aldığını anlattı. Ameliyattan çıktıktan sonra da yoğun bakımda da aynı sıkıntısı devam etmiş. Doktorlarla ve hemşirelerle iletişim için gözlerini kullanıyormuş. (Kan, kan, kan...) Yaklaık 15 dakika sonra artık devamını dinleyemeyecek hale geldim. Çünkü gözlerim artık görmüyordu. Yengemden beni balkona çıkarmasını istedim. Ama artık çok geçti. Gözlerimi açtığımda amcamın başımda olduğunu ve yengemin, "Yetişin Selman gidiyor!" seslerini duydum. Nerede olduğumu anlayamadım. Çünkü ben bayıldığım anda kendimi evimizde görmüştüm. Bir anda amcamı görünce çok şaşırdım. Olayın ilk heyecanını atlattıktan sonra da Tamam panik yapmayın, ben iyiyim."

Ben gerçekten hastayım

Yaptıklarımı anlamayanlar, beni dikkate almayanlar başarısız olacağımı düşündüler. Bana güldüler ve "Sen hastasın." dediler. Katıldığım partilerde müziği kapatıp, "Bakın aramızda kimler varmış." diyerek benimle alay ettiler. Elbiselerimi beğenmeyip dalga geçtiler. "Hayır, sen hasta olduğun için bizimle gelemizsin!" dediler. Beni sanal dünyanın karanlık sokaklarında acımasızca dövdüler. “Seni sevmiyoruz, seninle oyun oynadık, sen hastasın bunu anlamadın mı hala?” diye bağırdılar.

Bekleyememe hastalığım

Pazartesi günü yapılan dersi, büyük bölümünü yine kendi reklamlarını zorla izlettirerek bitiren analizci herkese yarınki dersin kaçta olduğunu sordu. Hep bir ağızdan 5'te diyenlere, "hayır, yarınki dersimiz 4'de, ben yarın 4'de burada olacağım dedi. Şimdiye kadar zamanında geldiğini görmediğimiz için yine yarınki dersin geç başlayacağından emindik. Neyse, salı günü 4'de okuldaydım. Beklemeye başladık. 4,5 - 5 derken, saat 5'i 20 geçe hoca hızla içeri girdi ve hiçbir şey olmamış gibi derse başladı. Artık birilerinin kalkıp buna insanlığın vazifelerini öğretmesinin zamanı gelmişti. Geç geldiği için özür dilemesi gerektiğini bilmeliydi. Dün verdiği sözü tutmalıydı. Sadece bir kere yapsa affedilebilir. ama her hafta aynı şey. Sürekli 4'de diyerek en az bir saat geç geliyordu. Siperden kafamı kaldırıp acaba bu dersi kim verebilir diye sınıfı kontrol ettim. Ama herkes hocanın elinde bulunan "hocaya karşı gelirsem ve hoca da beni bırakırsa" füzesinden et

Ben Hastayım RSS resmi

Resim

En büyük Proje VATMANN

Bugüne kadar yaptığım bloglar içerisinde çok tutulanı VATMANN oldu. 1 ayını doldurmadan günde 7.500 ziyaretçi sayısına ulaşmıştı. Ama artık değil. Şimdi ise BeniKazan.com çok popüler. 2500'den fazla üyesi bulunuyor. http://vatmann.blogspot.com http://www.benikazan.com